10 Haziran 2013 Pazartesi

Sağlam Kafa – Sağlam Vücut


Hepimiz atalarımızın savaşçı olmasıyla övünürüz, bundan kıvanç duyarız. Bu övünmek milli bir hız, milli bir heyecan yaratır yüreklerimizde. Gel gelelim ciğerleri katranlaşmış, tükenmiş bir kuşak ile karşı karşıyayız.
Sigaraya başlama yaşının çok küçük yaşlara düştüğü ülkemizde gençlerimizi çok büyük tehlikeler beklemektedir. Sigara bağımlılığını alkol ve uyuşturucu izlemektedir.
Trabzon Halk Sağlığı İl Müdürü Dr. Köksal Hamzaoğlu’nun geçtiğimiz aylarda yaptığı bir açıklama bu konuda yapılan araştırmaların sonuçlarının ne derece ciddi olduğunu gözler önüne seriyor:
“Madde bağımlılığına başlama yaşı sigara için 10, alkol için 11, uyuşturucu için 12’dir. 9 ile 17 yaş arası gençlerimizin yüzde 16’sı sigara, yüzde 11’i alkol, yüzde 2,9’u uyuşturucu kullanmaktadır. Dünyada yaklaşık 184 milyon kişi uyuşturucu bağımlısıdır. Cinayet, boşanma, hırsızlık, intihar, trafik kazaları gibi suçların yüzde 80 sebebi alkoldür. Türkiye sigaraya bağlı hastalıkların tedavisi için her yıl 8,5 milyar dolar harcamaktadır. Ülkemizde her yıl 200 bin kişi, dünyada her 13 saniyede 1 kişi sigara sebebiyle ölmektedir.”
Hepimizin iyi bildiği şu sözleri hatırlarsınız: “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur” der Atatürk.
Bu konuda Nihal Atsız da “Türk milletinin yaşaması isteniyorsa önce ele alınacak konu onun sağlığını sağlamaktır.” der ve devam eder: “Sağlık konusu yalnız iyi beslenme, güneşten faydalanma, beden hareketi yapma meselesi değildir... Türlü kanser ve cinnetlere sebep olan fabrika ve kalorifer dumanları, egzoz gazları, tütün, ağır alkollü içkiler gibi ırkı tahrip edici faktörlerin mutlaka önüne geçilmelidir.”
Türkiye’de gençleri spora yönlendirme konusu ne yazık ki eksik kalmaktadır. Anne ve babaların bu konuda çocuklarına desteği son derece önemlidir. Sadece teşvikler yeterli değildir. Uygun ortamı yaratmak da önemlidir.
*
Savaşçı bir millet olmanın gereğini yerine getiriyor muyuz?
Japonların Karate’si, Çinlilerin Kungfu’su, Taylandlıların Muay Thay’ı, Korelilerin Teakvondo’su dünyada kabul gören savaş sanatları arasında yer alırken biz Türklere ait olan ne var?
Kendi ata sporumuz olan güreşe bile yeterince sahip çıkamıyoruz! Peki bizim ata sporumuz yalnızca güreş mi? Ki güreş ağır idman gerektiren bir daldır. Herkesin yapabilmesi günlük yaşamımız dikkate alındığında pek mümkün görünmüyor.
Tüm evrene savaşmayı öğreten Türkler’in neden kendilerine özgü bir savaş sanatı yoktur? Elbette vardır. Yukarıda saydığım milletlere, çok eski zamanlarda, dövüş sporlarının Türkler’den geçtiğini düşünüyorum.
“Osmanlı Tokadı” diye bildiğimiz silahsız savunma ve saldırı sanatı Türkler’e özgü dövüş sporlarından sadece birisidir. Kendine ait felsefesi vardır. Örneğin Osmanlı Türkleri’nde bir kavgada taraflar asla birbirine yumrukla müdahale etmezlerdi. Yüzde kalıcı zarar bıraktığı için yumrukla saldırmak son aşamaya bırakılırdı. Yumrukla ilk saldıran ayıplanırdı.
Temeli çok eski tarihlere inen Türk savaş sanatları hakkında konunun uzmanları büyük bir çalışma yapmalıdır. Eller ve tekmelerin kullanıldığı, güreşin de içine katıldığı milli bir savunma ve saldırı sanatı geliştirilmeli, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından da desteklenmelidir.
Bugün “Kickboks” diye bildiğimiz en çok bilinen dövüş sporu bile, kendine özgü bir temeli olmayan spor dalıdır. Çeşitli dallardaki (Karate, Thai Boks (Tayland Boksu) ve batı boksu) savaş sanatlarının karışımı olarak 1960’lı yıllarda ortaya çıkmıştır.
Peki şuan için biz ne yapmalıyız?
Ülkemizdeki var olan spor dallarında kendimizi geliştirerek her kaynaktan yararlanmalıyız. Bir gün kendi dallarında uzmanlaşan Türk sporcuların bir araya geleceği, milli bir dövüş sanatı yaratmak için beyin fırtınası yapacağı günleri görebilmek, şimdiden bir adım atmakla olur ancak. Türk savaş sanatları hakkında ayrıntılı olarak inceleme yapacağımız yazıları öbür sayılara bırakıyoruz.

Türk gençliği, dimağını sağlam tutması gerektiği gibi bileğini de sağlam tutması gerekir. Ne tür bir savaşım içinde olduğumuzu Türkçüler çok iyi biliyorlar. Bu yüzden savaş sanatlarına Türkçü gençlerin özellikle eğilmelerini istiyorum.

Burkay Kılavuz
Ulukayın Dergisi/Sayı 3-4 2013