12 Ocak 2010 Salı

İçimizdeki Düşman: Ermeniler

Atsız Beğ’in 1944 yılında evinde yapılan aramalarda oğlu Yağmur Atsız’a hitaben yazdığı vasiyeti bulunmuştur. Baba ile oğul arasındaki bu özel vesikayı alçakça ortaya seren dönemin adalet anlayışının, günümüzde de hiç değişmediğini belirtmekte fayda var.

Meşhur vasiyet kimilerine göre ırkçı bir insanın hastalıklı fikirleri kimine göre de bölücülük tohumları eken bir şahsın uyduruk satırlarıdır.

Biz Türkçü Gençler için bu vasiyet: tarihte bizi hep içimizden ve arkamızdan vurmuş olanların açıkça adlarının verildiği bir beyandır. Dolayısıyla bizler için tarihi ihanetlerin vesikasıdır. Yabancı soyluların Türkler’e nasıl fenalıklar yaptığını Türk Tarihi açıkça yazmaktadır. Vasiyette adı geçen Ermenilerin Türkler’e nasıl fenalıklar edip, Türkler’i nasıl arkadan vurduklarını şimdi kısaca anlatalım.

Günümüzden Geçmişe…

Mıgırdıç Yanıkyan… 27 Ocak 1973’te Los Angeles Başkonsolosumuz Mehmet Baydar ile yardımcısı Bahadır Demir, katil Yanıkyan tarafından pusuya düşürülmek suretiyle katledildiler ve böylelikle bu cinayetleri yenileri yıllarca takip ederek Ermenilerin katilliği defalarca ispatlandı.

22 Ekim 1975… Viyana Büyükelçimiz makamında otomatik silahlarla vurularak öldürülmüştür.

24 Ekim 1975… Paris Büyükelçimiz iki Ermeni katil tarafından otomobili içinde kurşun yağmuruna tutulmuştur. Kendisi ile birlikte makam şoförü de hayatını kaybetmiştir.

16 Şubat 1976… Beyrut Büyükelçiliğimiz Başkâtibi Oktar Cerit Ermeniler tarafından sırtından vurularak öldürülmüştür.

9 Haziran 1977… Vatikan Büyükelçimiz Taha Carım, Roma’da evinin önünde, vurularak katledilmiştir.

2 Haziran 1978… Madrid Büyükelçimiz Zeki Kuneralp’in eşi ve kardeşi emekli Büyükelçi Beşir Balcıoğlu, otomobilleri içerisinde öldürüldüler.

31 Temmuz 1980… Atina Büyükelçimiz idari Ataşesi Galip Özmen evinin önünde ailesi ile birlikte Ermeni kurşunlarına hedef olmuştur. 14 yaşındaki kızı ve kendisi can vermiştir.

17 Aralık 1980… Sidney Başkonsolosumuz Şarık Aryak ile koruma polisi Ermeni terör örgütü üyeleri tarafından katledilmişlerdir.

Daha birçoklarını ekleyemediğim bu liste 1982 yılına kadar uzar gider.

Peki, daha eski yıllarda Ermeniler neler yapmış bir de onlara göz gezdirelim:

Van ilinde gerçekleştirilen katliamlarla ilgili, Van Jandarma Alay Komutanı’nın tahkikatının raporundan satırlar “Komita liderlerinden Aram ve İşhan’ın aleni telkinleriyle Şetak kazasında isyan başlamıştı. Kaleye kapanan Ermeniler terk edilmiş bir eski yapı Balyemez topunun adi demir mermileriyle milislere ateş etmişlerdir. Memurlar geceleyin kaçabilmişlerse de, birçok masum kadın ve çocuk sularda boğularak ve ötede beride saldırıya uğrayarak ölmüşlerdir.
Mirgi Köyü’nde Molla Haşan adındaki muhtar, arkadaşlarıyla birlikte, Ruslara öncülük eden Ermeni çetelerine karşı işareti verdikleri halde yine, yedi erkek, on iki kadın ve on sekiz çocuk – hepsi elli yedi kişi, adeta koyun boğazlanır gibi gaddarca şehit edilmişlerdir. Kız ve gelinler ayrılarak Ermeniler tarafından götürülmüştür.

Çarpıksar Köyü’nde bir çocuğun, kuzu gibi kızartılarak bir süngü üzerinde direğe bağlandığı birçok kimseler tarafından yeminlerle ifade edilmiştir. Naaş’ın kalıntısı da gösterilmiştir.

Ahorik ile Azveril Köyleri arasında, elleri karınlarına sokulmuş, cinsel organları ağızlarına bırakılmış olduğu halde dört kişinin cesedi bulunmuştur.

Kavlik Köyü’nde, yedi yaşında Fatma ve dokuz yaşındaki Gülnaz adlarında iki masum kız çocuğunun, ön ve arkalarından tecavüz edilerek, hasta bir hale getirildikleri görülmüştür. Bugün, bu masumlar, Ermeni mezalim ve alçaklığının canlı bir timsali olarak hala hayatta bulunmaktadırlar. Yine bu köyde, çene kemikleri süngüyle kırılarak şehit edilen ve cinsel organı da ağzına konulan, 70 yaşını aşkın Ulvi adında bir ihtiyarın cesedi bir müddet sonra gelen Osmanlı Ordusu’nun bazı mensupları nefretle görüp irkilmişlerdir.

Ahtocu Köyü’nde, Kemo adındaki şahsın Zeliha ismindeki hanımı, tandır başında ekmek pişirmekle uğraşırken; altı aylık kız çocuğu ateşe atılarak annesinin gözü önünde pişirilmiş ve kendisine yemesi emredilmiştir. Bu emri yerine getirmediği için; zavallı annenin bir bacağı tandıra sokularak merhametsizce yakılmıştır. Bu kadın, bugün halen hayatta olup, gördüğü feci zulmü anlatırken kendisini ağlamaktan alıkoyamıyor ve orada hazır olanları da ağlatıyor.

Yine bu köyde birçok masum çocuğun, tezek yığınları içerisine atılarak yakıldığı, mevcut naaşlarından anlaşılmıştır.”

Daha fazlasını eklemek isterim fakat bu satırlara ve yüreğimize şimdilik bu kadarı yeterlidir.

Bu katliam ve zulümlerin sahibi katil Ermenilerdir ve bunlar geçen zaman içerisinde hiçbir zaman insan olmayı başaramamışlardır. Karabağ Katliamı halen gözümüzün önündedir.

Bizde bu katledilenlerin acısı olduğu sürece hiçbir zaman onlarla dost olamayız! Nihal Atsız’ın vasiyetinde fazlasıyla yer bulacak kadar haindirler.

Ermeniler tarafından katledilen bütün Türkler’in ruhları şad olsun.



Burkay Kılavuz



Genç Atsızlar Dergisi Sayı:1/2010
https://issuu.com/mburkaykilavuz/docs/gencatsizlardergisi1